

Suyla kardeş olma fikri aklıma hemen Yeni Zelanda’daki Whanganui Nehri’ni getiriyor. Bölgenin yerel halkı olan Maoriler tarafından kutsal sayılan nehre Mart 2017’de Yeni Zelanda hükümeti bir kimlik kartı verir ve dünyada cansız bir objeye yaşayan kişi statüsü veren ilk ülke olur. Yani bu nehir, bir insanın haklarına sahip ilk nehirdir Dünya üzerindeki. İnsana kardeş bir nehirdir.
Ertuğrul Rast, Buzdokuz 15, Ocak-Şubat 2023.
Aynı şeyi ülkemizde yapmak istesek herhalde mahşerin dört atlısına kimlik çıkartmak şart olurdu.
Kızılırmak, Yeşilırmak, Fırat ve Dicle.
İnsanoğlu çok zaman elindekilerin değerini bilmez,
ne havanın, ne suyun, ne rüzgarın, ne yağmurun, ne de karın.
Çoğu zaman iklim bize işe ya da okula gidip gitmemek ya da tatile çıkıp çıkmamak konusunda
hava ve yol durumu raporu olarak görünür.
Güne uyandığımızda hava açık mı, kapalı mı şöyle bir göz ucuyla camdan bakar rutin işlerimize koyuluruz.
Çeşmeyi açar açmaz musluktan akan tertemiz suyla günlük temizliğimizi tamamlar, tek düğmeyle ocağımızı yakar hemen çay ya da kahvemizi hazırlarız.
Buzdolabımız, ocağımız, tertemiz suyumuz evimizde yedi yirmi dört hizmetimizde olmasına rağmen bu zenginliğin ve lüksün pek de farkında değiliz.
Şu son iki yüzyıldaki gelişimden önce evlerimizi, yaşam alanlarımızı, ırmak ve özellikle Tatlısu kaynaklarının hemen yanına inşa etmenin bir zorunluluk olduğunu unutuveririz.
Binlerce sene gürül gürül akan ve suyu her bahar kar sularıyla beslenerek tazelenen nehirlerimizin, can damarlarımız olduğunu da pek aklımıza getirmeyiz.
Aslında açık konuşmak gerekirse hiç getirmiyoruz.
Biz aklımıza getirmiyoruz derken, 1970'li yıllara kadar kurumsal olarak, devlet aklının bu duruma pek kafa yormamış olduğunu görürüz.
Sonunda dünyada sulak alanların sinek ve haşarat yuvası ve kurutulması gereken bataklık alanı olarak görülmesinin önüne geçerek bu alanları koruma alanı olarak ilan etmeyi nasılsa akıl edebilmişiz.
Hazar denizinin güneyinde RAMSAR kentinde toplanan ve sadece 10 ülkenin imzaladığı RAMSAR SÖZLEŞMESİ ile nihayet sulak alanların yaşamsal önemine bir vurgu yapılmış.
1980 yılına gelindiğinde, sözleşmeye ancak 10 ülke daha imza atabilmiş. Dünya, hala sulak alanları işe yaramaz alanlar olarak görmeye devam etmektedir.
1990’ ların başında insanlar, dünyada yaşanan kuraklıkların, gıda kayıplarının, sel felaketlerinin, biyolojik çeşitlilik kayıplarının sulak alanların tahrip edilmeleri sonucunda oluştuğunu fark etmeye başlamış.
Bu farkındalığın etkisi, sözleşmeye atılan imzalara da yansımış ve 1993 yılına gelindiğinde, üye ülke sayısı 77 olmuştur.
Günümüzde, Birleşmiş Milletlere üye olan 193 ülkenin 164’ü Sözleşmeyi imzalayarak, Ramsar Sözleşmesine taraf olmuştur.
Türkiye'nin Ramsar Sözleşmesine taraf olması 1994 yılındadır.
İşte dostlar bu farkındalık hikayemiz kısaca böyle başlıyor.
Ve nihayetinde ülkemizde de bu sözleşmenin imzalanmasından sonra
Türkiye o yıl;
Kayseri’ de Sultan Sazlığını,
Balıkesir’ de Manyas Gölü'nü,
Kırşehir’ de Seyfe Gölü'nü,
Mersin’ de Göksu Deltası'nı,
Burdur ve Isparta’ da Burdur Gölü’ nü,
1998 yılında; Samsun’ da Kızılırmak Deltası'nı,
Bursa’ da Uluabat Gölü'nü,
İzmir’de Gediz Deltası'nı,
Adana’da Akyatan Gölü’nü,
2005 yılında; Adana’ da Yumurtalık Lagünlerini,
Konya’ da Meke Gölü’nü,
2006 yılında; Konya’ da Kızören Obruğu’nu,
2009 yılında; Kars’ ta Kuyucak Gölü’nü,
2013 yılında; Bitlis’ te Nemrut Kalderasını Ramsar alanı olarak ilan etmiş ve Türkiye’ nin RAMSAR ALANI sayısı 14 olmuştur.


Böylelikle 1998'den bu yana Kızılırmak Bafra Deltası da yaban hayatı geliştirme sahası ve 1,,2, ve 3, derece doğal sit alanı olarak devlet kurumlarınca korumaya alınır.
Aynı zamanda Kızılırmak Deltasını koruma ve geliştirme Birliği SAMKUŞ kurularak çalışmalar geliştirilir.
Bunlar çok güzel gelişmelerdir.
Şu anda Kızılırmak Deltası, Türkiye’nin 26 su havzasından biri olan Kızılırmak Havzası içinde yer almaktadır.
Delta, 355 bitki türü ile ülkemizde bitkiler için önemli bir yaşam alanıdır.
Türkiye'deki 483 kuş türünden 354 üne ev sahipliği yapan havza üreme, kışlama ve göçleri açısından önemli bir konuma sahiptir.
Sadece kuşlara değil bir çok ayrı türde memeli ve amfibi türe de ev sahipliği yapar.
Kısaca dostlar,
İnsanoğlu bir eliyle kopardığını diğer eliyle eken bir türdür işte.
Bir elimizle yok ettiğimizi, diğer elimizle var ederiz.
Biz de böyleyiz.
Tüm sulak alanları bataklık olarak görüp, kendi ellerimizle kurutmaya çalışır, sonra aynı alanların elimizin altında nasıl bir hazine olduğunun farkına varır, korumaya alırız.
Yani işin özü, gayretimiz kendimizi, kendimizden korumaktır.
Samsun Bafra yolunda Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti Tabiat Parkı tabelasını takip ederseniz, bataklıkların, derelerin, göllerin, su basar ormanlarının, yüzlerce kuş , bitki ve canlı türünün an be an devindirdiği bir ekosistemin içinde bulacaksınız kendinizi.
Tabi ki tüm koruma altındaki türlerle beraber, atlar, koyunlar, büyükbaş hayvanlar özellikle mandaların çiftliklerde nasıl bir cennette yaşadıklarını göreceksiniz.
Taze ve tertemiz doğal ürünlere ilk elden ulaşma imkanına sahip olacak, doğanın ne kadar büyük bir nimet olduğunun bir kez daha farkına vararak evlerinize dönecek, çeşmenizden akan suyun kıymetini bir kere daha fark edeceksiniz.
Bölgelerimize yakın bu Ramsar alanlarını her fırsatta ziyaret etmek ve özellikle çocuklarımıza göstermek onların da farkındalıklarını artıracaktır.
Didaktik bir yazı oldu, bazen de böyle oluyor.
Şöyle bağlayabiliriz sanıyorum.
Doğa annedir, kültür babadır.
Doğa anne ve kültür babanın göz bebeği evladı ise uygarlığımızdır.
İnsan daha önce de söylediğimiz gibi bir eliyle yıkan, diğer eliyle yapan olarak
bu ikili karşıtlığı hep içinde yaşayacak.
Bir Kızılderili şefinin torununa anlattığı hikayedeki gibi,
Şef içimizde biri siyah diğeri beyaz iki kurt kavga halindedir
deyince çocuk sorar:
Hangisi kazanır?
Şef cevap verir:
Sen hangisini daha fazla beslersen o kazanır.
İşte hikayedeki gibi biz hangi kurdu daha fazla beslersek o kazanacak.
Seçimi buna göre yapmalı.
Bir başka yazıda görüşmek üzere
kalın sağlıcakla.
Comments