Biz planlar yaparken olan bitendir hayat.
Ajandanıza tarihler koyarsınız.
Yapılacaklar listesi.
Görülecek yerler listesi.
Gezilecek ülkeler listesi.
Biz böyle hayatı listelediğimizi zannedelim,
Çoktan bir yaşanmışlık listesine eklenmişizdir de
Haberimiz yoktur.
Oradan oraya koşup dururken
Neyi kaçırdığımızı, ya da nasıl bir boşluğa
Tutunmaya çalıştığımızı hiç görmeyiz.
İş deriz,çoluk çocuk deriz,mal deriz, mülk deriz.
Ülke deriz,ekonomi deriz,gelecek deriz.
Sanki hepsi parmağımızın ucundaymış gibi.
Sanki bunların peşinden koşarak yetişecek gibi.
Unuturuz.
Nice nesillerin gelip geçtiğini,
Yüzlerce, binlerce yıldır dünyanın her köşesinde
Bu kaygılarla ne hayatlar yaşandığını aklımıza bile getirmeyiz.
Sanki dünya üzerinde sadece bizim
Hayallerimiz, projelerimiz ya da kaygılarımız, endişelerimiz varmış gibi gelir.
Bütün evren bizim incir çekirdeğini doldurmayacak sorunlarımız ya da aslı astarı olmayan korkularımız etrafında dönmektedir.
En büyük şirket bizim,en dürüst çalışan, en iyi anne baba, ya da yaptığı hataların altında ezilen
Biziz sadece.
Üzüntüsüne üzülen, sevincine sevinen ve bunu hep sürdürmek isteyen tarafımız hiç vazgeçmek bilmez.
Bir gün hatta bir an gelip de hepsinin bir anda toz tanesi gibi uçacağını unuturuz.
Dostlarımız var, düşmanlarımız var.
Yanımızda olanlar, karşımızda olanlar.
İyiler, kötüler, dünyanın canına okuyanlar, onun için gecesini gündüzüne katanlar.
Kanımıza susayanlar var.
Bir karış suda boğmak isteyenler.
Hödük milyonerler, dürüst oldukları için
Çocuklarına bisküvi alamayan ahlâk abideleri.
Kimimiz ahlakına, kimimiz parasına, prestijine,
Kimimiz güzelliğinin efsununa kapılmış gidiyor.
Uyumak isteyene masal çok.
Tıpkı ayılmak için vesilenin çok olduğu gibi.
Cemal bayıltır, celal ayıltır derler.
Bu bütün kurgu,
Bir hastalıkla ya da bir ölümle tepetaklak olur.
Birden bire alt üst, üst de alt olur.
Nereye ve ne için koştuğumuzu bize hatırlatır.
Bir dalga ile kumdan kalelerimiz tuzla buz olmuştur.
Bir süreliktir bu ama.
Sonra yine aynı koşturmacanın içine gireriz.
Yine aynı rüyanın içine dalar unuturuz.
Kendimizi yine kalıcı, yine güçlü, yine aziz, yine muktedir görür, yine dünyayı parmağımızın ucunda döndürmeye başlarız.
Ta ki yeni bir dalga gelene kadar.
Gelenler gider,
Doğanlar ölür.
Çocuk gün gelir, kemâle erer.
Ateş suya ,su ateşe değer.
Olanlar olur,
Ölenler ölür.
Devran devam eder.
Sensiz olmaz sanırsın olur.
Dayanamam sanırsın dayanırsın.
Oyun kokularıyla, renkleriyle devam eder.
Anlarsan böyle güzeldir.
Hatta güzelliği de buradadır.
Ancak kendini oyuna kaptırdığın, unuttuğun anda sahnenin içine düşüverirsin.
İzleyici iken oyuncu oluverirsin.
Sakin sakin izlerken
Birdenbire kendini
Tiratlar atarken bulursun.
Değişmez dengesi hayatın.
Unutursun,
Unuttuğunu da unutursun.
Ta ki biri gelip sana HİÇ olduğunu hatırlatana kadar.
İyisi nedir bilir misiniz dostlar ?
Kumdan kalemizi kendi elimizle yıkmak.
Kalıcı olmadığımızı ve hiçbir şeyin kalıcı olmadığını kendi kendimize hatırlatmak.
Unutuyoruz,
Yine hatırlayacağız.
Unutacağız,
Kendimize yine hatırlatacağız.
Böyle böyle dengeye getireceğiz
Çubuğu tersinden bükerek.
Hiç bir şey kalıcı değil.
Tıpkı ben gibi, tıpkı sen ve
Senden öncekiler gibi
Yoktular ve yok olacaklar
Yoksun ve yok olacaksın
Vardılar ve var olacaklar
Varsın ve var olacaksın
Oyunun kuralı bu,
Değişmez dengesi hayatın...
Comments