Madalyonun öbür yüzü
Değerli dostlar,
Masallar inanmak içindir.
Kimine masal olan kimine meseldir.
Her masalda bir gerçek payı vardır.
Gerçekleri dinlemeyi isterken,
bir anda kendimizi masalların içinde bulmamız işten bile değildir.
İşte dünyada bazen öyle bir yerde buluruz ki kendimizi,
Masalla mesel, düş ile gerçek birbirine karışır.
Sokaklarında yürürken ,
tarihin arka sayfalarında kaldığını zannettiğimiz insan hikayeleriyle
birdenbire karşılaştığımızda,
Geçmişle bugün ve düşle gerçek arasında gider geliriz.
Böyle bir şehirdir Brugge.
Adımınızı attığınız anda sizi Orta Çağ'a doğru bir yolculuğa çıkarır.
Büyülü bir atmosferin içinde bir zaman tüneline girersiniz.
Bu zaman tünelinde gezinen, yürüyen, hâllenen bir dolu turistin
şaşkınlığını yüzlerinden seçebilirsiniz.
Ben neredeyim, neyim içindeyim diyen
bir soru işareti görürsünüz insanların bakışlarında.
Bir film setinin içinden seslenir tanıdık yüzler.
Yabancılık kalmamıştır ve artık herkes tanıştır.
Aynı filmi izleyip sinema salonundan çıkan insanların
bir müddet yalnız ne yapacaklarını, nereye gideceklerini bilmemeleri
gibi bir durum yaşanır.
Ancak anlıktır.
Tuğla binalar kraker gibi üzerinize devrilecek sanırsınız.
Binaların girişi vardır gerçi ama sanki içlerinde yaşam yoktur.
At arabalarını çeken atların ritmik nal sesleri sizi uyutur gibi iken
birdenbire bir çan sesiyle uyanırsınız.
Bayrakları dalgalanıyor görürsünüz ve Kudüs'e doğru yola çıkacak olan
Haçlı orduların toplandığı bir alanda hissedersiniz kendinizi.
Oysa hepsi bir düşten ibarettir.
Bir gündüz düşü.
Şehrin su kanallarında bozuk İngilizce ve Fransızcalarıyla
manastırları, evleri, köprüleri tarihleriyle anlatan,
aynı zamanda bir tür yerel rehberlik de yapan Flaman kaptanlar
sizi bugüne getiriverirler birdenbire.
Bir kurgu şehrin içinde olduğunuzu anlarsınız ama vakit çok geçtir.
Hem kurgu da olsa içine almıştır ya sizi bir defa.
Masalların içindeki özü bir mesel olarak alır,
gerisini çocuklara bırakırsınız.
Bir varmış, bir yokmuş.
Hem varmış, hem yokmuş.
Değerli dostlar,
Madalyonun her zaman iki yüzü vardır.
Biri oldurur, biri öldürür.
Bir yüzü sizi ağlatırken, diğer yüz güldürür.
At arabalarının tıkırtısı sizi oldurur,
Masallara hak verirken bulursunuz kendinizi.
Hayran hayran çikolatadan yapıldığını zannettiğiniz
upuzun yapılara bakarken arada önünüze de bakmayı ihmal etmemek gerekir.
Gerçekle düşü birleştirdi isen ve hayalle somutu buluşturabildin ise
Brugge'a hoş geldin.
Yalnızken birdenbire kalabalık oluyor,
Sonra yine ansızın tenhalaşıveriyorsan
işte Brugge'dasın.
Az daha gitsen kuzey denizine varacakken,
dört bir yanı sularla çevrili bu minik kasabanın cazibesi seni alır,
Orta Çağ'a götürür.
İnsanların nasıl basit yaşadıklarını ve ne kadar mutlu olduklarını
bilemezsin belki ama hayal edebilirsin.
Bu da 21. yüzyılın dünyasında bence müthiş bir turizmdir.
Bizim de ihtiyacımız var,
Başımızı döndüren, içimizdeki şarkıları ortaya çıkartan,
masallarımızı körükleyen böyle projelere.
Proje midir ?
Hem de çok başarılı bir projedir.
Masal mıdır?
Hiç de değil.
Kabak gibi gerçek.
Ama masal tadında.
Gerçek mi ?
Pek de değil ama hayal tadında.
Düş gücünü körüklüyor,
Ruhumuzu dinlendiriyor.
Bize bir masal anlatıyor,
ve daha önemlisi
Mesel tadında.
Düşle gerçek arasında köprüler kuruyor.
Bence bu köprüden geçmeye değer.
Tıpkı hayatın hiç bir araya gelmeyen iki yakası gibi
Düş ve gerçek gibi
hep ayrı sanılan ama beraber.
Tıpkı madalyonun ayrı sanılan iki yüzü gibi
bambaşka gibi;
ama madalyon,
aynı madalyon.
Bir başka masalda görüşmek üzere.
Evvel zaman içinde,
Kalbur saman içinde
Vesaire vesaire...
Comments